Yul Brynner ve George Segal’in 1964 yapımı bir kovboy (Western) filmi. Önce konudan bahsedeyim. Amerikan İç Savaşında Ayrılıkçı Güneyliler için çarpışan Matt Weaver New Mexico’daki çiftliğine döner. Fakat çiftliği satılmış, nişanlısı ise Kuzey adına savaşan ve bir kolunu kaybeden başka bir adamla evlenmiştir. Matt hesap sormak için hışımla kasabaya gider ama herkes karşısına dikilir. Kuzeyli sempatizanı halk ona “hain” muamelesi yapar ve istenmediğini belli eder. Matt isyanından vazgeçmez ve annesinin mezarının olduğu çiftlikten asla vazgeçmeyeceğini söyleyerek kasaba dışında bir evde direnişe geçer. Fakir Meksikalı azınlık içinden bir arkadaşı ona yardım eder. Kilisede bir toplantı yapılır. Kasabanın kodamanı Brewster bir silahşör kiralayarak Matt'den kurtulmayı teklif eder ve Doktor ile Ruth’un cılız itirazlarına aldırmadan herkese kabul ettirir. Buraya kadar nispeten klasik devam eden film kiralık silahşör olarak Jules Gaspard D’Estaing'in (Yul Brynner) ortaya çıkışıyla farklı bir anlatıma geçiş yapıyor. Gaspard sonradan açıklayacağı gibi Lousiana’da köle bir anneyle çiftliğin sahibinden olma eğitimli bir melezdir. Hem iki tarafa da yakın hem de iki tarafa da uzak bir odağı temsil eder. Kasaba halkının davranışlarından için için nefret etse de işini yapmak için hazırlıklara başlar.
Brynner ekranı dolduran bir karizma. George Segal rolünün
hakkını veriyor. Özellikle Gaspard’ın diyaloglarındaki sorgulayıcı ton filmi basit bir kovboy filmi olmanın ötesine taşımış. Zaten filmin omurgası çıkar
çevrelerinin ahlaksız hakimiyetinin eleştirilmesi. Amerika’nın 1960’larda
yaşadığı şiddetli sosyal sorgulamaların ve toplumsal dönüşümlerin de etkisiyle
bu yıllarda yoğunlaşmaya başlayan devrimci (revizyonist) Kovboy filmlerinden
biri. Savaşın patronlar dışında kimseye bir şey kazandırmadığını hissettiren
bir kurgu Western öğeleri ile ortaya konuyor. Kötülüğü şahıslarla
sınırlayarak değil, sisteme ve topluma yayarak daha gerçekçi bir yol tercih edilmiş. Kuzey yanlıları Şirket kültürünün de itelemesiyle özgürlüğü
boğarken, kölelik taraftarı olarak anılan Güneylilerin tek temsilcisi Matt
kasabadaki Meksikalı fakir azınlığa insan gibi davranan da tek kişi. Bu durum “Gerçekte
ne için savaşmıştık?” sorusunu akıllara düşürüyor. Kasabanın ekonomik ve sosyal
çıkarlarına göre hemen saf değiştirmesi ve onu öldürtmek için çağırdıkları
adamdan kurtulmak için bu sefer Matt’den yardım isteyecek kadar alçalması kahpeliğin
zamanı ve mekanı olmadığını bir kez daha gösteriyor. Yönetimin her kademesine kayırarak
doldurduğu herifler kontrolünden çıkınca
“Yandım halkım, kurtarın beni” diyen Brewster benzeri zavallıları burada
anmadan geçmek olmaz. Klasik Kovboy filmlerinin ötesinde ama kurguda eksikleri olan
sorgulayıcı bir film.
NOTLAR
Film aslında bir sosyal eleştiri. Klasik bir kovboy filmi başlasa da ilk 25 dakikadan sonra Gaspard'ın sahneye çıkışıyla tüm hikaye Amerikan toplumunun değer yargılarının sorgulandığı bir eleştiriye dönüşüyor.
Gaspard’ın Ruth’a söylediği şu söz IMDB Quotes kısmına geçirilmemiş olsa da önemliydi: “Your husband lost his arm to free me. But free for what? That is the question…”
Gaspard’ın Ruth’a söylediği şu söz IMDB Quotes kısmına geçirilmemiş olsa da önemliydi: “Your husband lost his arm to free me. But free for what? That is the question…”
Aslında gelecek olan Brynner değil, Kasabaya gelen silahşörü Gaspard
gönderiyor. Bu kısım net verilememiş sanki.
Kasabaya yeni gelen Gaspard’ın kodaman Brewstar’a sorduğu soru mevcut sistemin ince bir eleştirisi aslında. Satın alamamanın alternatifinin hırsızlık olduğu bir toplumun refahı için matah bir şeymiş gibi kan dökülmektedir.“Where would a man
buy or steal in this town?”
Eleştiriler kasabaya adım atar atmaz başlıyor. “Bu otele sahip olan sensin anladığım kadarıyla. Kasabadaki tüm dükkanların bir parçasına sahip olmak istediğini bilmek beni şaşırtmazdı”
Gaspard 4 asa karşı 5 papaz çıkararak kazandığı poker oyunu
sonrası masadaki kasabalılara şunu söyler: “Never seen such a town. Dealt with
each other just like a deal. Brewster trained you. “
Bu şekilde insan ilişkilerindeki çıkar ve sahtekarlıkları suratlarına vurur
ve gözlerinin içine baka baka haksızlık öyle değil böyle yapılır der adeta.
Sürekli kare as çıkaran bir oyuncuya verilecek tek cevabın beş papaz çıkarmak olduğunu
göstermesi, yasal olmuş haksızlıklara karşı adaletin ancak yasadışı yoldan
sağlanabileceğini ortaya koyan nefis bir örnek olur.
Kasabanın berberi bir tezgah koyar dükkanına. Savaşta fakir düşmüşlerin mallarını üstüne fahiş karlar koyarak satmaktadır. Gaspard traş sonrası bir saat beğenir burada. Berber Fiddle kocası savaştan dönmeyen bir dul kadının saati olduğunu söyler. 50 dolar fiyat çeker. Gaspard saate el koyar ve 50 doları Mrs Guthrie’ye ödeyeceğini söyler. Berber Fiddler yutkunur ama itiraz edemez. Gaspard şu sözlerle dükkandan ayrılır:
Kasabanın berberi bir tezgah koyar dükkanına. Savaşta fakir düşmüşlerin mallarını üstüne fahiş karlar koyarak satmaktadır. Gaspard traş sonrası bir saat beğenir burada. Berber Fiddle kocası savaştan dönmeyen bir dul kadının saati olduğunu söyler. 50 dolar fiyat çeker. Gaspard saate el koyar ve 50 doları Mrs Guthrie’ye ödeyeceğini söyler. Berber Fiddler yutkunur ama itiraz edemez. Gaspard şu sözlerle dükkandan ayrılır:
“My motto is eliminate the middleman by hook or crook”
Mrs. Guthrie ile konuşur. Ona 25 dolar verileceği ortaya çıkar.
Gaspard 50 doları kadına verir ve ekler: “If one dollar of this sway into Mr
Fiddler’s pocket, I’ll promise u I’ll smash the watch”
Gaspard’ın meselesi haksızlık dolayısıyla insanın insanı sömürmesidir. Ticaretin insan ahlakını kirletmesinden nefret eder. Bunun kökeni gerilerdedir. Köle olan annesi hep onu daha iyi bir konuma getirmesini için yalvarmıştır çiftliğin sahibi beyaz babasına. Sonunda babası sıkılır ve annesini satar. İşte bu olayın tüm yaşam felsefesini etkilediği görülüyor Gaspard’ın. Babasının ismini taşır. Tıpkı babasından nefret eden Sawyer’ın Lost’ta onun ismini taşıması gibi. İnsanın nefret etse de benliğinden koparıp atamadığı yükleri vardır.
Matt’in Meksikalı arkadaşı onu vazgeçirmeye çalışırken sarhoştur:
“Merak etme derisi beyaz, ona bir şey olmaz” der ve ekler: “Eğer beyaz kasaba
ona ihtiyaçları olduğunu düşünürse, yine ona yaklaşacaklardır. O da onlardan
biri olacaktır der”. Meksikalı “Asla kendini kullandırmaz” diye itiraz edince
cevabını verir: “Seyret o zaman”. Gaspard sistemin dönüştürücü gücünü hepsinden iyi bilir.
Kocasını öldürdükten sonra kasabadan ayrılırken Ruth ile
diyaloğu:
Ruth:”U said you arent human…”
Gaspar: “I told u I been told at this all my life”
Ruth: “Didnt have to be true, now you believe it, it is true"
Matt ona neyin peşinde olduğunu sorar ayrılırken:
Matt: “What it was if money wasnt that you? What what did u
get?”
Gaspard: “Neither profit nor pleasure”
Sonunda Brewster dizlerinin
üstüne çökertilir ve şunları tekrarlanması istenir:
"Say it 'I am a thief and a liar. Forgive me for betraying u and this town'"
Gaspard başından beri ne paranın ne de zevkin peşindedir. Her şeyden çok adaletin yerini bulduğunu görmeye ihtiyacı olan yaralı ve arayan bir adamdır sadece.