5 Nisan 2017 Çarşamba

Will Eisner (1): Çocukluk ve Gençliği


Michael Schumacher'in yazdığı Will Eisner'in yaşamını anlatan Will Eisner: A Dreamer's Life in Comics kitabını okurken tuttuğum notları minik bir yazı dizisi haline getirdim. Eisner konusunda Türkçe internette maalesef kaynak yok gibi. Dolayısıyla birkaç bölüm halinde burada paylaşacağım.



“The city, to me, is a big theater. It’s a never-ending source of story, largely because there’s a concentration of human beings who are impacting on each other. And each human carries with him, or her, a whole story. It’s a struggle for existence.”  Will Eisner

Eisner’in babası Shmuel Eisner Yahudi kökenli bir ressamdı. Viyana’dan Amerika’ya geldiğinde İngilizce bilmemesine karşın bir çok iş fırsatıyla karşılaşacağını düşünüyordu. Ev duvarlarına, tiyatro oyunlarına manzara resimleri çizerek hayatını kazanmaya çalıştı. Annesi Fanny Ingber ise Romanya’dan göç etmiş bir Yahudi ailenin kızıydı. Küçük yaşta yetim kaldıktan sonra üvey kız kardeşinin yanında ev işlerine koşturularak yaşıyordu. Eisner’e göre uzaktan akrabaydılar ve görücü usülü tanıştırıldıktan sonra evlendiler.

William Eisner ilk çocuklarıydı (1917). Annesi ve babası geçim sıkıntısı sebebiyle sık sık tartışırdı. Baba Sam eşinin şikayetlerine pek aldırmaz, şiddetli kavgalara dönüşmesine izin vermezdi. Bu tartışmalar sırasında Eisner odasına çekilir kitaplara gömülürdü. Baba Sam pek çok işe girip çıktı. Kendi işini kurmayı denedi. Ama bir türlü istediği düzeni oturtamadı. Ekonomik sıkıntılarla kirayı ödeyemedikleri için sık sık ev değiştirmek zorunda kaldılar. Her taşınma Eisner için yeni zorluklar anlamına geliyordu. Yaşadıkları yerlerde İrlandalılar ve İspanyollar ağırlıktaydı ve Yahudiler sevilmiyordu. Babası kavga etmemesini öğütlemesine karşın sık sık arkadaşlarıyla yumruklaşırdı. Eisner dönemin pek çok Yahudi sanatçısı gibi ismini değiştirerek saklanmayı tercih etmedi. 

Eisner’in ailesi Yahudiydi ama Musevilik açısından liberal bir yaklaşımları vardı. Bir gün ailece havraya gittiler ama paraları yetmediği için merdivenlere oturtuldular. Eisner bu olayı asla unutmadı.

Eisner çocukluk döneminde “ucuz dergilere” (pulp magazines) meraklıydı. Ailesinden gizli gizli odasına kapanır bunları okurdu. Bu dönem karşılaştığı Kızılmaske ve Shadow gibi karakterlerin üzerinde çok etkisi oldu. Kullanılan kağıt en kötü kalite olduğu için bunlara “ucuz “pulp” ismi takılmıştı. Okurken hemen dağılan ve genelde belli bir türe yönelik dergilerdi. Çizimler nispeten az olur, yazıyla doldurulurdu. Bunları okuyarak Eisner kısa hikaye teknikleriyle tanıştı ve bu anlatım formunu kendine yakın hissetti. O dönem bu dergilerde çizimlere daha çok para ödenirdi. Çizimden çok yazı olmasının sebebi de buydu. Herkesin hayali kaliteli dergilerde illüstratör olabilmekti. Bu şansı bulamayanlar “ucuz” dergilerde tutunmaya çalışıyordu. Sinema’nın da Eisner üzerinde etkisi çok oldu. Yazılı ya da görsel, esas ilgisini çeken hikaye idi. Sonraki yıllar diğerlerinden ayrılmasını sağlayacak en önemli neden işte bu hikaye tutkusuydu.

Çizime olan merakı yaşıtları arasında kendine bir yer bulmasını da sağladı. Atlantiği ilk kez geçen Lindbergh herkesin kahramıydı o dönem. Eisner onun ve uçağı Saint Louis’nin resimlerini çizerek arkadaşları arasında popüler oldu. İlkokulun sonuna geldiğinde ailesinin geçim sıkıntıları iyice ağırlaştı. Ekonomik depresyon yılları başlamıştı. “As always, my father seemed to be right in the eye of the disaster” diyordu. İşsizlik patlamasının Amerikan halkı üzerindeki etkisi büyük oldu. İşini iyi yapma bilinci gelişti. Herkes elindeki işe sıkı sıkıya yapıştı. İş disiplini zirve yaptı. Stan Lee kendi iş hayatındaki disiplinin köklerinin de bu yıllara uzandığını söyler.  

1930 yılında Eisner sokaklarda gazete satarak ailesine katkı yapmaya başladı. Yaz kış demeden soğuklarda dahi bu işi yaparak rekabet konusunda ilk deneyimlerini kazandı. O günlerde gazetelerin çoğunda bant çizgiromanlar çıkıyordu. Eisner’in favorileri Segar’ın Thimble Theatre, Herriman’ın Krazy Kat, Alex Raymond’un Flash Gordon ve Milton Caniff’in Terry and the Pirates idi. Bunları detaylı birşekilde inceler, çizerlerin tekniklerini kapmaya çalışırdı. Artık sanat küçük Eisner’in hayatındaki yerini genişletmeye başlamıştı. Bulduğu bir plakadan kendisine çizim masası yaptı. Babası onu anlıyor ve destekliyordu. Beraber parka gidip manzara resimleri yaparlardı, Metropolitan Sanat Müzesine gidip klasik resimleri incelerlerdi. Müzenin güzel bir uygulaması vardı. Ekstra para verildiğinde sanatçı adaylarının müzedeki eserleri çizmesine izin verilirdi. Bu seansların da Eisner’e büyük katkısı oldu.

Eisner'in orta öğrenimi için seçtiği okul tam isabet oldu. Bronx New York’taki DeWitt Clinton okulu. İleride meşhur olacak pek çok kişi DeWitt Clinton’un sıralarından geçti. Örneğin Stan Lee ve Bob Kane de bu okula gitti. Eisner okulun dergisi Clintonian’da çalışmaya başladı. Çalışmalarını paylaşma imkanı bulmuş oldu. Tiyatro kolunun oyunlarına da resimleriyle destek verdi. Yine okulun edebiyat dergisine karkıları oldu. Posterler tasarladı. Bir arkadaşıyla bağımsız olarak Hound and the Horn isimli bir edebiyat dergisi çıkardı. Bir yandan da bir matbaa da çalışmaya başladı. O dönem geçim derdinden kurtulmak için “syndicated cartoonist” olma hayali vardı. Babası oğlunun çalışmalarına hep destek verdi. Eisner prestiji yüksek Art Students League of New York kursuna yazıldı. Bir gün kursta çıplak poz veren kadınları resmettiği ortaya çıkınca annesinin protestosuna karşı onu koruyan yine babası oldu. Bu kursta Bridgman ve Brackman gibi iki yetkin ustadan dersler aldı. Bu derslerin sanatına bilhassa anatomi açısından büyük katkısı oldu.

Eisner’in kuzeni büyük bir boks antrenman salonu işletiyordu. Onun aracılığıyla Joe Palooka’nın yaratıcısı Ham Fisher ile bir randevu koparttı. Buluşma yerine gittiğinde kapıyı James Montgomery Flagg açtı. Meşhur Sam Amca resminin çizeriydi ve bir efsane sayılıyordu. Flagg onu içeri davet etti, biraz sohbet ettiler. Eisner çok heyecanlanmıştı. Derken Fisher geldi. Bir günle işi kaçırdığını söyledi.

Eisner’in okul yaşamı karışıktı. Popüler sayılırdı. Girişken bir gençti ve çizdikleri beğeni topluyordu. Kızlara karşı utangaç olduğu için iki çift olarak dışarı çıkmayı daha çok severdi. Bu konuda en güvendiği partneri ise sonradan Batman’in yaratıcısı Bob Kane olarak bilinecek Bob Kahn idi. Kahn da çizime meraklıydı ama Eisner onu bu açıdan zayıf bulurdu. Kahn kız ayarlama konusunda yetenekli olduğu için gevezeliklerini tolere ederdi. DeWitt Clinton okulunda çok tecrübe kazanmasına karşın yıllar sonra diplomasını alamadığını, üniversiteye gitseydi bambaşka bir sanatçı olabileceğini açıklayacaktı.

Piyasada durum karışıktı. Reklam ajanslarında Yahudi düşmanlığı hakim olduğu için Yahudi sanatçılar çizgiroman işine giriyordu. Yığınla firmaya iş başvurusunda bulundu. Defalarca reddedildi. Önemsenmedi. Bu günler için Eisner şöyle söyler:

 “One of the difficulties of this business is that you have to learn to deal with rejection”   
                                                                                                                                         Will Eisner
Gelecek yazı: Eisner çalışma hayatına atılıyor   

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...