Bu hafta Collateral filmini seyrettim. Beklediğim kadar
güçlü değildi. Müzikler, sahneler falan duygusaldı ama bir bütünlük, daha da
önemlisi özgün bir tema ya da doyurucu diyaloglar yoktu. Senaryo üzerinde
yeterince çalışılmamış sanki. Çok şey söylemek isterken, klişeleri tekrarlamaktan öteye gidilememiş. Bu zengin kadrodan çok daha iyisi çıkmalıydı
ama yine de seyredilebilir bir iş çıkartmışlar.
Filmde Will Smith, Howard isminde bir reklamcıyı oynuyor, yaşama
bağlı başarılı bir adamken kızını küçük yaşta kaybedince herşeye küsüyor. Onun
bu durumu ortağı olduğu reklam şirketinde de işleri bozuyor ve tam bu dönemde
önlerine çıkan iyi bir fırsatı değerlendirmek için ortakları (Edward Norton,
Kate Winslet, Michael Pena) onu ikna etmek zorunda kalıyor. Bir türlü içine
girdiği depresyondan çıkartıp bir yanıt alamayınca tesadüf eseri akıllarına
gelen farklı bir yol deniyorlar. Uzun zamandır peşlerine taktıkları özel
dedektif Howard’ın zaman, ölüm, sevgi
kavramlarına şikayet mektupları yolladığını söyleyince üç tiyatrocuyla
anlaşıyorlar. Plana göre bunlar zaman, ölüm ve sevgi kavramları olarak
Howard’la karşılaşacak ve iletişim kurmayı deneyecekler. Bu arada özel dedektif
karşılaşmaları filme alacak, sonra Howard kendi kendine konuşan bir deliymiş
izlenimi vermek için tiyatrocular montajla filmden çıkartılacak. Böylece Howard’ın
akli dengesinin yerinde olmadığı ispatlanarak şirket anlaşmayı kabul
edebilecek. Konu kabaca bu şekilde. Bizim bugünkü konumuz ise Collateral Beauty
filminin değerlendirmesi değil. Bu filmdeki bir sahnenin bana flashback yaşatıp, nette gözüme takılan bir ÇRı hatırlatmasından bahsedeceğim.
“Gaslight, you know?" |
Tiyatroculara bu iş teklif edildiğinde üçlüden birini oynayan Helen Mirren şöyle cevap veriyor: ”So you want us to gaslight your boss?” Ortaklar ne demek istediğini anlamayınca Helen Mirren bunlar da hiç bir şey anlamıyor gibi bir hareket yapıyor ve çocuğa anlatır gibi açıklıyor: “Gaslight, you know? It was a play, then it was a movie. Gas light? Oh my god! Does nobody ever watch anything longer than eight seconds anymore?” Sonunda ortaklar yine ne dediğini anlamayınca diğer tiyatrocu açıklıyor: “What she’s saying is u want us to make him think he’s crazy?”
İşte filmi seyrederken bu konuşmalar bana yeni
çıktığı duyurulan bir Batman albümünü hatırlattı. Hangisi mi? “Gotham’ın Gaz Lambaları”. Zaten daha
ilk bakışta “Ben bir tercümeyim, bu dilde
misafirim” havası sezilen bu çevirideki gaz lambaları başka bir şey ifade
ediyor olmalıydı. Filmden aklıma takılan "gaslight someone" deyiminin peşine düşünce Wikipedia’da aynen şu tanımla
karşılaştım: Gaslighting is a form of
manipulation that seeks to sow seeds of doubt in a targeted individual or
members of a group, hoping to make targets question their own memory,
perception, and sanity. Bu deyim filmde belirtildiği şekilde Gas Light
oyunu (1938) ve film uyarlamalarından konuşma diline geçmiş. Filmde karısını
deli olduğuna inandırmak için olan şeylerin olmadığını söyleyen bir adam var. Gaz
lambalarını sönükleştiriyor ama karısı bunu söylediğinde inkar ediyor. İşte deyimin
kökeni bu. Yine Wikipedia’dan alıntılayalım: “The term “gaslighting” has been used colloquially since the 1960s,[5] to describe efforts to manipulate someone’s sense of reality
Peki ama bu deyimin anlamı ile ÇRın konusu örtüşüyor muydu? Nolan’ın
Batman filmlerini defalarca seyretmeme karşın ÇRları hakkında bir fikrim
olmadığından yayınlanan ÇRın özetine baktım. Gotham şehri işlenen cinayetlerden
çeşitli manipülasyonlar sonucu Batman’i sorumlu tutuyor ve asılmasına karar
vererek Arkham’a tıkıyordu. Yani burada Gotham halkına karşı bir gaslighting
gerçekleştirilerek (Gotham by Gaslight) Batman, dolaylı olarak da yine Gotham
şehri (çünkü savunmasız kalacak) hedefleniyordu. Gotham halkı, üzerinde oynanan
akıl oyunlarıyla saçma sapan şeyler düşünmeye sevk ediliyor ve işler Batman’in suçlu
olduğunu düşünecek kadar şirazesinden çıkıyordu. Bu okumalardan sonra artık orjinalindeki "Gotham by Gaslight” isminin basit gaz lambalarından daha farklı şeylere atıf yaptığı kafamda
netleşmiş oldu.
Dolayısıyla bu deyimi dümdüz “Gotham’ın Gaz Lambaları” diye çevirince, “Gotham’ın Meşe Ormanları”ndan daha anlamlı olmayan bir tercüme
oluyor. Oysa mesela “Yalanın Pençesinde”, “Gotham Gerçeğini Arıyor” (bu ikinciyi daha çok sevdim) gibi envai
çeşit isim İngilizce’deki anlamı verebilirdi.
Bir ampul uğruna nice güneşler batırılırken suskun kalan ülkemde, bir
gaz lambası yüzünden kimseyi linç etme niyetimiz yok ama JBC'ye sormadan edemiyoruz:
“Gaslight, you know?"
“Gaslight, you know?"