11 Mart 2017 Cumartesi

HANNIBAL RISING (2007)


Hannibal’ın çocukluk ve gençlik yılları ilgi çekici ve çok geniş bir hareket alanı sunmasına karşın film beklentimi karşılamadı. Aslında asgari kaliteyi tutturuyor ama fazlasına gücü yetmiyor. Fazlası derken anlatmak istediğim diğer 3 filmin çok gerisinde kaldığı. Yoksa tek başına eli yüzü düzgün bir gerilim filmi sayılabilir. Bana göre filmin belini kıran en büyük faktör sadece intikam duygusuna yaslanması.  Bir Lecter filminde tüm olayların intikam çerçevesinde gelişmesi ve açıklanabilmesi, diğer filmlerdeki özgün hikayelerin ve ayakları yere basan korkunç gizemlerin oluşmasına imkan tanımamış. Bu sadece bir öngörülebilirlik sorunu değil. Alttan alta saygı uyandıran canavarsı ama entelektüel yabancılığı kaybolunca Lecter alelade bir seri katile dönüşmüş. Önceki filmlerde zekasıyla seyirciyi büyüleyen Lecter, bu filmde çocukken yaşadığı travmalarla seyirciden ancak sempati toplayabiliyor. Kısacası filmin başrolüne Lecter’dan ziyade intikam oturunca hikaye sıradanlaşmış. Buna ek olarak Anthony Hopkins’in yokluğu beklendiği gibi kendini hissettiriyor. Lecter rolündeki Gaspard Ulliel durumu idare ediyor fakat zihinlerimizde yer etmiş karizmanın yanına dahi yaklaşamıyor. Artık bir de kitabı okuyacağım, umarım orada da aynı defolar yoktur.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...