GÖÇEBE YAŞAMLAR - NEPAL
2015 BBC yapımı bu belgeselde kamera nesli tükenmek üzere
olan toplumlara doğrultularak varlıklarından dahi haberimiz olmayan bu
insanların yaşamları gözler önüne seriliyor. Üç bölüm olarak çekilen seride
Nepal, Sibirya ve Moğolistan’da yaşayan göçebe topluluklar çalışılmış.
Yıllardır pek çok programını seyrettiğim Kate Humble ve ekip sadece ziyaret
edip sorular sormanın ötesinde, bir süre bu insanların arasında yaşarak kültürlerini anlamaya çalışıyor.
İlk bölümde Güney-batı Nepal’de yaşayan ve artık sayıları
çok azalmış Raute halkının yaşamı
anlatılıyor. 140 kişilik göçebe bir kabile bu. Üç prensipleri var: Yerleşmek
yok, eğitim yok, tarım yok. Kate Humble aralarına ilk katıldığında herkes bir
şeyler satmaya uğraşıyor. Aslında bu içinde bulundukları parasızlığın bir
yansıması. Eskiden ormandan kendi yiyeceğini çıkarabilmelerine karşın artık bu
mümkün değil. Kaynakları kurumasına rağmen onlar aynı yaşam tarzını devam
ettirmekte inat edince ortaya perişanlık çıkıyor. Bakıyor olacak gibi değil, devlet
olaya el koyuyor ve her birine ayda 6 pound aylık bağlanıyor. Ama bu çok cüzi bir
para. En önemli geçim kaynakları oymacılık ürünleri. Ahşap kap kacak, kutu
yapıp bunları tanesi 1 pound’dan satıyorlar. Bunlar sonra Hindistan'a
gönderiliyor ve süslenerek Avrupa’ya bazen tanesi 40 pound’dan satılıyor.
Kadınlara oymacılık yasak. Bu da onları ekonomik açıdan zorluyor. Dul kalan bir
kadın yardımsız yaşayamaz hale gelebiliyor. Kadınlar geri planda kalmış. Kate Humble’la el
sıkışmaktan hatta göz teması yapmaktan bile kaçınıyorlar. Kadınların ana görevi
çocuk bakmak ve ormanda buldukları sebze meyveyi toplayıp pişirmek.
Kamplarını genelde köylere yakın yerlere kuruyorlar. Ana
besinleri pirinç ve bunu ancak buralardaki dükkanlardan temin edebiliyorlar. Dağlık
bir bölge olduğu için taşınmalar sürekli yokuş inip çıkmak demek. Hayvan olarak
keçi besliyorlar Kabilenin 4 şefi var. Bir
sonraki kamp yeri gibi kararlar onlar tarafından alınıyor. Kimse Raute halkının kendi
köyleri ya da çiftlikleri yakınında kamp yapmasını istemiyor. Onları pis,
cahil ve problem kaynağı olarak görüyorlar. Ara sıra tartışmalar çıkıyor. En
büyük problemlerden biri Raute’lerin ağaçları kesmesi ve hem çadırlarının
dikilmesinde direk olarak hem de oymacılıkta kullanması. Yerel halk buna
tepkili çünkü genç ağaçları keserek çevreye zarar verdiklerini söylüyor. Raute’ler
ise yaşlı ve büyük ağaçları çadır direği olarak kullanamayacaklarını söylerek kendilerini savunuyor.
Aslında Nepal’de ağaç kesmek yasak. Uygulanabilirliği tartışmalı olsa da harika
bir şey bu. Ama devlet Raute’ler için bir ayrıcalık tanıyarak izin veriyor. Yaptıkları
kap kacağı sattıktan sonra gençler en çok kızartılmış nohut suyu (fried chick
pea) içmeyi seviyor.
Programın sonunda Dasai bayramı geldi. Bu Hindu takviminin
en büyük bayramı ve 15 gün sürüyor. Devlet bu bayramda her Raute ailesine 65
pound veriyor. Danslar ve eğlenceler düzenleniyor. Aslında Raute’ler yarı
animist yarı hindu.
Seyrettiğim kadarıyla fakir ama mutlu olduklarını söylemek
isterdim ama pek öyle bir intiba almadım izlediklerimden. Biraz romantik bir
yaklaşım vardı sanki. Kate Humble modern yaşama mesafeli olmalarına saygı
duyulması gerektiğini ısrarla belirtiyor. Bence de buna saygı duyulması
gerekir. Fakat bu insanların yaşadığı basbayağı perişanlık. Modern yaşamın
getirdiği illetleri reddetmek ayrı, kendini sefalete ve bilinçsizliğe teslim
etmek ayrı şeyler gibi geliyor bana. Farklı toplumlara açık ya da üstü örtülü
bir yukarıdan bakmayla yaklaşılmaması gerektiği gibi, romantizme kapılarak
gereğinden fazla saygı göstermenin en başta o insanların bilinçlenmesine karşı
yapılacak bir kötülük olduğunu hissediyorum. Farklı kültürleri izledikçe insan kendi toplumunu daha iyi analiz edebiliyor. Diğer bölümleri de seyredeceğim.Fazla iyimser ama özgün bir iş çıkmış.