Drew Struzan. En ilgisiz insanın bile mutlaka hafızasına kazınmış birkaç resmi olan çağdaş bir ressam. Çocukluğumdan beri resimlerine hayranlıkla baktığım adamı 2013 yapımı bu belgesel sayesinde biraz da olsa tanıma fırsatı buldum. Engellerle dolu bir hayatın içinden tırnaklarıyla kazıyarak efsane olmuş bir sanatçı. Posterlerine bayılırdım, kendisini de çok sevdim. Belki de son aylarda seyrettiğim en keyifli belgesel. Özellikle sinema meraklıları kaçırmasın. Bir buçuk saatlik bu görsel ziyafet içinde pek çok tanıdık sima sizleri bekliyor.
NOTLAR
Drew: "Finally I felt like I had some value. You know…That what I
was working at and dedicating my life to really was doing some nice things for
people. Something peaceful, beneficial,"
Darabont o kadar kompleksiz ki “I am his biggest fan” diyor çocuk gibi neşeyle Comic Con’da.
Çocukken tuvalet kağıtlarına çizermiş kağıt bulamazsa.
Ailesi sevmezmiş nedense.
(sevgi için) "If u don’t know what u re lacking, it doesn’t bother
u.”
Liseden sonra evden ayrıldı ve bir iş öğrenmeyi amaçladı.
“I
left and I didn’t lose anything by leaving. They didn’t want me anyway."
Bir
kere evine gitmiş ama eve almamışlar, o da bir daha gitmemiş. Zor bir gençlik.
“My life changed when I found somebody to love me and someone
I could give love to”
Tanıştıktan sonra yazdığı ilk mektupta portresini yapıp
göndermiş eşine. İkisi de yalnız iki ruh. Bulmuşlar birbirlerini.
6 sene Art center’a gitti. Six days a week u paint everyday.
Not just classes. Uzun sürüyor çünkü parayı ödeyemeyince gelip sınıftan
atıyorlar. O da nasılsa ödeyeceğim için dersi kaçırmak istemedim diyor atılırken.
Resimlerini satarak, diğer çocukların ödevlerini yaparak bitirebiliyor okulu.
“Haftada iki gün yemek yiyordum o günlerde, o da kız
arkadaşımı görmeye gittiğimde”
Eşi çalışmaya başlıyor ki okula devam edebilsin diye. Bir de
evlenince ilk yıl çocuk yapıyorlar. 3000 dolar kazanıyor o yıl, 1500’ünü
LA’deki en iyi doktora veriyor.
Geçim çok zor. Yemek yerine resmi seçiyor çoğunlukla. Paint or
food.
O günlerden kalan bir alışkanlıkla boyaları azıcık ve
yayarak çok dikkatli kullanıyor.
“Poverty produced a technique. “
Mezuniyet sonrası high art ta tanınmak için vakit gerekeceğinden 1 sene sonra studio işi alıyor. Stüdyoda albüm kapakları yapılıyor. O
zamanlar illüstrasyonlar revaçta albümler için. Ernie Cefalu ile iş görüşmesi
yapıyor. Ernie hayran oluyor portföyüne. “Eşim ve çocuğumla yaşamaya çalışıyorum. Paraya çok
ihtiyacımız var. Beğendiysen haftada 5 gün 4 gün parasına çalışırım” demiş.
Ernie "Olmaz öyle şey, böyle çizersen beş gün çalış 5 gün al" diyor. Şirkette
sosyal günlere (sinema, konser gibi) katılmıyor. Evine düşkün. Beyin fırtınası
yapılırken sürekli çiziyor ve bunun gibi birşey mi diye müthiş işler çıkartıyor
anında.
Örneğin Sabbath, Black Sabbath. Ön ve arka kapaklardan
birinde good adam diğerinde bad man dying. Ölen adam kendisi.
Alice Cooper’ın Welcome to Nightmare’ine çalışırken stüdyoda
oturuyor Alice. Şöyle farklı klas bir tarzda çizsene beni diyor.
Tony Seiniger. Creativ advertising "Im on a boutique freelance
basi sor the studies yapan LA’deki ilk kişi. Tanınmasında büyük payı var.
Müzik şirketleri billborad kiralıyor o günler. Art Director
Barry Shereshevsky Sunset Bulvarda giderken Welcome to My Nightmare afişini
görüyor. Bayılıyor. Plağı alıp ismini öğreniyor. Seiniger’a gidiyor ve bu
illüstratörü bulmalıyız diyor. Pacific Eye and Ear’ı arıyor (Drew'uno zaman çalıştığı ajans) Seiniger. Seiniger
advertising sahibi olarak arıyorum ve movie art ile ilgileniyoruz deyip bir
film posteri yapmasını istediklerini söylüyor telefonda. Biraz çekimser başlarda
ama görüşmeye gidiyor. Seiniger ne kadara çalıştığını soruyor ve rakamı dıyınca bu kadar düşük maaşla
çalışmasına şaşırıyor. Bir tane film posterinden Pacific Eye and
Ear’da 1 senede alacağın parayı kazanabilirsin diyor. O dönem film endüstrisi
çok güçlü mali açıdan.
Drew, Pacific Eye and Ear’dan ayrılıyor ve tek başına
çalışmaya başlıyor. İlk filmi The Black Bird. Bir George Segal filmi.O zamanlar
Norman Rockwell gibi meşhur illüstratörlere benzer işleri tercih ediyor
Seiniger. Norman Rockwell gibi bir şey yapabilir misin deyince Tamam diyor. "Zaten o dönem kendi tarzım yoktu henüz" diye açıklıyor.
1975’teki Black Bird’le başlayan Seiniger'le iş ortaklığı 20
yıl sürüyor.
Charles White iletişime geçiyor. Star Wars posteri yapacak
ama portrede iyi değil. Air brush tekniğine hakim. Drew’u tanıyor önceki işlerden. Sen portreleri hallet, ortak yapalım diyor. "Ben robotları yaparım, sen
insanları yaparsın". Drew’da "air
brush tekniğini öğrenmem için seni seyretmeme izin verirsen olur" diye cavap verir. Daha
önce hiç görmemiş. Lettering ve idea of the poster Charles’a ait. Luke ve Leia
oil painting. Posterin geri kalanı air brush ve dyes ile. Bitirip teslim
ediyor Lucas film’e. İyi bir iş ama cast yazılarına yer kalmamış diyerek düzeltmelerini istiyorlar.
Special edition posterlerini Drew yapana kadar George Lucas’ın en favori
posteri olmuş bu poster.
Ron Magliozzi, Dept of Film MOMA, NY – "Film posters come from
a tradition of circus posters back at the very beginning"
Combining two opposites: power and beauty
Special edition posterleri. 20 yıl sonra. Aslında LucasFilm üçü için tek poster düşünüyor. Telefonda Lucas’la konuşurken teklifi duyar duymaz üç film için 3 poster yapalım der Drew ve nasıl hayal ettiği sorusuna o anda yaratarak cevap verdi. Triptych.
Üç prequel filmini de Drew yapıyor.
Indiana Jones posterleri.
Video kapakları ve yığınla Indiana illüstrasyonu yapmış.
Spielberg, Crystal skull filminde poetrdeki Indy görüntüsünü o kadar beğeniyor ki “Harrison’ı bu posterdeki
gibi çekmeliyiz” diyor.
Drew’da Indy kıyafetleri var. Ara sıra Indy gibi giyiniyor.
Aslında son yıllara kadar Harrison Ford ile hiç tanışmamışlar.
Ford: “John Williams Indy için ne kadar önemliyse, Drew’ın
sanatı da öyleydi”
Meşhur The Thing posterini bir gecede yapmış.
Sabah film şirketi kurye gönderiyor. Akrilik. Daha ancak
kurumuş. “Gençken yapabiliyordum, bugün olsa bir gecede zor”
O dönem film posteri isteyen Seiniger’e gidiyor. Henson’da
aynı yolu takip etti. Muppet posterleri böyle ulaştı Drew’a.
Seiniger ile birlikte New York’taki Henson’s Creature
Factory’ye gidiyorlar. O zamana kadar Drew LA dışında bir yere gidememiş.
Henson bayılıyor ortaya çıkan işe. Uzun yıllar beraber çalışıyorlar.
ET için Lucas gibi Spielberg’İn kendsi arıyor ve davet ediyor.
Önce pinball oynuyorlar, filmlerden konuşuyorlar. Sonra ET’den bahsediyor ve
poster istiyor. Daha oyuncular belli değil. Aslında ilk istediği trade ad,
dergiler için.Spielberg tanıtımlarda fotoğraf kullanmak istemiyor çünkü Muppets
gibi parça parça kostümler. İyi gözükmüyor. İllüstrasyonla bir bütünlük
veriyorsun. Sonra çok ET illüstrasyoun yapıyor.
Back to the Future (Geleceğe Dönüş)
Michael J Fox poz vermiş poster için. Bir de durun deyip
Drew’a doğru yürür. Eyvah kızdırdık galiba diye düşünürken “Sen bahsettikleri
Drew musun?” der. "Ve büyük hayranınım" diyerek sarılır.
Back to the future 1-2-3. Posterdeki karakter sayıları da
artıyor.
Mary Steenburgen was added. (Stiğnbörcın)
Big Trouble in Little China filminde eskizler yapıyor. Film
ekibi beğendiği öğeleri söyleyip onları bir araya getirmesini istiyor. Sik
kullandığı bir metod.
Goonies posterindeki fikir art director’un. Peçeteye
karalıyor ve veriyor toplantıda. Resisting to go down by hanging on to other.
Cuttthroat Island. Oğluyla çalışıyor ilk kez. Reklam
ajansında çalışıyor Renny Harlin “Indiana Jones” posteri gibi olsn istiyorum
diey açıklamış. Oğlu da toplantıda. “Sanırım yardımcı olabilirim” demiş. :))
How do we make people believe that this is not a Turkey?
(Uyduruk).
Bazen filmin çok ötesinde işler çıkarıyor. Postere bakıp ne
şahane dediğin sonra filmde aynı zenginliği bulamadığın filmler var. He-Man
gibi.
İşin business kısmı sanat okullarında es geçiliyor. Oysa
önemli.
Sol taraftaki gerçek dünyayı flu görüyor sanatçı. Beynin
sol-sağ kısımları meselesi. Obsessed in the imaginary right world.
Bir baba oğulla ortaklığı oluyor bir dönem. İsimleri verilmedi.Hem çok az ödeme
yapıyorlar hem de orjinalleri alıp geri vermiyorlar.
Seiniger o dönem
destek oluyor. Seviyorlar birbirlerini. O kayıp orjinaller yıllar sonra
Sotheby’s New York’ta ortaya çıkıyor. Drew bunlar benim deyince adamlar bir de
mahkemeye veriyorlar. O da karşı dava açıyor. Adam karşı atakla karşılaşınca
kalp krizi geçirip ölüyor. Sonunda mahkeme tüm resimlerin Drew’a geri
verilmesine karar veriyor. Böylece 20 yıl sonra 100 tane orjianl resmine
kavuşuyor.
“Iconic figür kullanmayı, heroism resmetmeyi seviyorum”
Water color, pencil work, oil hepsini kullanabiliyor duruma
göre. “It’s the end product is all that counts”
Photorealism
Aslında Rambo resmi de iyi durur posterde ama Drew’ın
photorealistic çiziminde heightens it somehow. Idealized renderings.
Kompozisyon yeteneği gelişmiş. Bambaşka fotoları alıp bir
araya getirebiliyor.
Darabont Mist çekimlerinde seti Drew’un artwork parçalarıyla
donatmış. İlk sahnede Thomas Jane’in canvas ları Drew un posterleri. Thomas
Jane gerçekçi görünsün diye Drew’un stüdyosuna gider ve birkaç teknik öğretir
Drew.
“Kalemi tuvale koyunca hareket ettirmeyeceksin, hareket
ettirmeye başladıktan sonra tuvalle temas ettireceksin”
30 saniyelik bir çizim sahnesi için tüm bu hazırlıklar. Sonunda Drew yapamamışsın
diyor.
Spielberg’ün ofisinden Darabont numarasını alır ve arar.
Shawshank için poster istiyor. Buluşuyorlar.
Guillermo del Toro’ya yaptığı posterlerin hiçbiri limited
edition lar haricinde kullanılmamış. Onu da Del toro zorluyor filmcilere.
Yeni filmlerdeki photohop ve yaratıcılık yoksunluğu.
Frank Darabont: “Bugünlerde iki kafa koyuyorsun postere, tamam”
George Lucas: “Posterlerde foto sevmiyorum. Resmi tercih
ederim. “
Spielberg: “Onu anlıyorum çünkü ben de hala 35mm kamera ile
çekiyorum. Montajı hala 35 mm ile yapıyorum.”
Paint vs pixel
“If I don’t paint I don’t know what to do. I can go on
vacation for 2 weeks, to get the business out of my guts but I take my drawing
board and pastels and draw every day. That’s how I express myself. That’s how I
fulfill my reason for being. I don’t stop.”
Del Toro: “Adam kendisi için resim yapıyor ama onun
eserlerinde faydalanmamamız film endüstrisi için bir kayıp”
Commision work – görev işi, verilen iş. Art-gasm
“The sum of my own paintings, I would call art for art’s
sake”