Origins of Us (2/3) - Alice Roberts
Üç bölümlük BBC yapımı bu belgeselde insanın evrimsel kökenleri üzerine Afrika’dan Amerika’ya dünyanın dört bir tarafına yolculuk ederek bilimsel ekiplerle evrimsel geçmişimiz mercek altında. Kolay anlaşılır nefis bir anlatım var. Mutlaka seyredilmesi gereken belgesellerden.
Alice Roberts su içse sıkılmadan seyredeceğim bir “sevimli güzellik”. Zaten güzelliğin sevimli olanı makbuldür bence. Bunun üstüne anatomi profesörü olmasını ve inanılmaz tatlı ses tonunu da eklediğimizde hiçbir işini kaçırmadığımı söyleyebilirim. Ekranlardaki şahsi favorim. Resimleri biraz bol tutmam bundan. :)
İkinci bölümde yeme alışkanlıklarının ve sindirim sisteminin evrimi konusuna değinilmiş.
İkinci bölümde yeme alışkanlıklarının ve sindirim sisteminin evrimi konusuna değinilmiş.
NOTLAR
Warm waters of East Africa. Tunicate or sea squirt. No eyes,
arms or legs. Our ancestors’ bodies were shaped by search for food.
Red Colobus Monkeys
30 milyon yıl önce ne ape ne human vardı ama monkeys vardı.
Propliopithecus, ancient primate ancestor dwelling on trees
eating leaves and fruits.
Memelilerin çoğu yeşil ve kırmızı domatesleri ayırt edemez.
At the back of all mammals’ eyes there are light sensitive color receptors
called cones. Most mammals have only 2 types. Blue and yellow parts of the
spectrum. 30 milyon yıl önce genetik bir mutasyon üçüncü bir renk cone
hücresinin doğmasını sağladı. Reds and greens.
If u re a leaf eater, 3 color receptor might help you pick
out the slightly paler, more yellow tender leaves to eat. Meyvalar içinse
kırmızı renk görmek meyvanın olduğu sinyalini verir. Böylece şekerli ve daha
besleyici olduğunu anlarsınız. Bu evrim sayesinde enerji zengini besinleri
seçerek büyük avantaj elde edildi.
Technicolor. Üç reseptör tipi sayesinde milyona yakın renk
görebiliriz. Ormanda ağaçlarda yaşarken our ancestors bu sayede büyük avantaj
elde etti.
Fakat sonra iklim değişikliği sebebiyle ağaçlardan inmek
zorunda kaldılar. 3 milyon yıl önce global soğuma var. Ağaçlık alanlar
azalıyor, otluk alanlar genişliyor. Böylece ağaçlardan inip savannah’da iki
ayak üstünde yiyecek aramaya adapte olmaya başladılar. En az 6 böyle ape fosili
bulunmuş Afrika’da.
Australopithecus africanus (3,2 milyon yıl) ve Paranthropus
boisei (2.6 milyon yıl)
Çiğnediğinde temporalis kasını şakaklarında hissedersin. Nutcracker man diyorlar güçlü dişlerden dolayı. Paranthropus
boisei. Savanna’da nuts and seeds gibi sert gıdalarla beslendiği düşünülüyor.
Aslanlar dişi çiftleşme döneminde olduğunda saatte 6-7 kere
çiftleşirler. Aslanların avlarının çoğunda parazit var. Bunlardan kendi
ancestor’larımız hakkında fikir edineceğiz. Tapeworm larvae var. Yedikten sonra
eti bunlar aslanın bağırsağına yerleşir. 5 metreye kadar uzun olabilirler.
Kancalarıyla tutunurlar guts’a ve beslenirler. Aslanlardaki tapeworm ile
insanlardaki neredeyse identical. Çok
benzer ama aslanları yiyemeyeceğimize göre aynı şeyleri yemiş olma ihtimalimiz
var bir dönem. Genetik çalışmaların tarihlendirmesine göre Homo erectus
olabilir.
Homo erectus replikası. Kenya’da bulunmuş aslı. Long legs.
Narrow waist. Vücudu bugünkü insanlara çok benziyor. Homo means human. Tool
kullanıyor. Et yemenin insanı nasıl değiştirdiğinin kanıtlarından birisi
yüzlerimizin şeklinde gizli.
Dr Peter Ungar is a world authority on our ancestors’ faces and teeth.
Homo erectus’ta dişler küçülüyor. Tooth enamel daha ince.
Kafatası biçimi de daha gracile, yani slender. Big-heavy chewing muscles
azalıyor. Dolayısıyla kafatası yana doğru değil arkaya doğru genişliyor.
Cheekbones daralıyor. Smaller teeth means a smaller jaw.
Bitemaster cihazı – Jean François Meullenet
Aynen çene görevi gören bir makine.
Büyük dişlerde sadece eziyor eti. Sonra Alice’in dişleriyle
deniyorlar (Alice vegetarian). Eti kesiverdi hemen.
Dişleri mikroskopik boyutta da çalışıyor.
Tooth enamel is the hardest substance in the body. But each
food leaves its mark. Enamel surface’indeki scratch’lerden Peter ne ile
beslendiğini anlayabiliyor. Ayak izi gibi.
Homo erectus’da enamel yüzeyinde büyük çukurlar var. Sert
bir şey yiyor, tohum gibi. Homo erectus et yemeye başlamış olabilir ama sebzede
yiyor hala. Geniş bir gıda skalası var.
Şempanzelerden saliva örneği alındı. İnsanla
karşılaştırılacak kimyasal bileşimi ve beslenme üzerine teoriler. Amilaz miktarlarına bakıyor önce. İnsanda amilaz çok daha
fazla çıktı. 6-8 katı. Amilaz nişastayı yıktığına göre, nişastalı gıdalar yemeye
evrilmişiz. Demek ki evrim
yolculuğumuzda nişasta bir noktada önemli oldu.
Eastern Tanzania – The Hadza ara some of the last
nomadic hunter gatherers on earth.
Diet’leri hala ancient ancestors of humans’a benziyor. Click language ile
konuşuyor. Erkekleri yalnız avlanıyro ama kadınlar beraber çalışıyor. Gathering food.
Et olmayınca tuber denilen toprak altı köklerini yiyorlar.
Yaklaşık 2 milyon yıl önce homo erectus left Africa.
Arid Savannah – Tundra – Temperate woodland
Savannah |
Temperate woodland |
Tundra |
Homo Erectus – Homo Heidelbergensis – Homo Sapiens’e evrilme
süresince beyin hacmi artıyor.
Using Fire
Recent studies show that it was cooking that fuelled
evolution not meat, of our big brains.
Çiğ besinler sadece uzun zaman almakla kalmıyor, sindirmek
için de büyük enerjiler gerektiriyor.
Her 100 kalori için 25 kalori çiğneme ve
sindirime gidiyor.
500 kalorilik havucu sokaklarda yedi Alice. Saatler sürdü.
Şimdi pişirerek yameyi deneeycek. Çok daha kısa sürede çok daha fazla kalori
sindirime çok daha az harcanarak kazanıldı. Raw vs cooked food. Beyinlerin cooking sonrası hızla geliştiği söyleniyor.
Hadza people
Ömür boyu evlilik var. Paylaşma ihtiyacı. Kadınlar berry ve
tuber topluyor. Erkekler avlanıyor. Hunter-gatherer toplumlar. Tek eşliler.
Ölene kadar eşleriyle. Evlenince taktıkları bir bilezik var. Bizim yüzük gibi.
Love beads diyorlar. Ort 5 çocukları var. Doğum kontrolü nasıl yapıyorlar
acaba? Görüntüye önem vermeyiz diyor kadınlar. Avculık ve bal toplayabilme
önemliymiş. Bence bakıyorlardır yine de. Avcılık kriterini karşılayabilmek için
erkeklerin davranışları değişiyor. İzleri hala var.
Deney
Kayakçı gençlerin bir erkek varken ne kadar risk aldıkları
ve yeni numaraları denediklerine bakıldı. Sonra iki kız seyirci olarak
getirilince risk alma oranlarına bakıldı. Risk alma oranları 2 katına çıktı.
Testosteron oranlarının %40 arttığı tespit edilmiş ayrıca.
Men are designed to be show-offs :)
Son 10.000 yılda nomadic hunter-gatherer olmaktan çıkıp
farmers oluyoruz. Hatta son dönem industrial farmers. Popülasyon patladı.
İllustrations: KJA Artists